İstanbul’da hem özgün hem de eski bir lokanta bulmak kolay iş değil. Çoğu mekânın ancak birkaç ay dayanabildiği ticari hayata Mutfak Dili 22 yıldır devam ediyor. Perşembe Pazarı’nın gözden uzak bir ara sokağında bulunan ancak müdavimleri...
Bu öğlen uzun bir aradan sonra Karaköy’de Kamondo Cafe adlı mekâna gittim. Mekânın ismi ve görünüşü aynı ama meğer 6-7 ay önce el değiştirmiş. Tabii iki yılı aşkın...
Moda’nın sakin ara sokaklarından birine bir cumartesi sabahı ailece kahvaltı yapalım diye gittik. Munis adında küçük bir mekân burası.
Sade Beş Denizler Mutfağı adlı mekan Ekim 2018’de faaliyete geçmiş. Menüye baktığınızda değişik isimlere sahip, özgün yemekler dikkat çekiyor.
Galata’da Georges Otel’in en üst katında bulunan mekânın oturma alanı çok geniş değil ama sıcak bir dekorasyon ile bunu çok iyi kapatmışlar.
Tail Akaretler henüz 2-3 hafta önce faaliyete geçmiş gastro pub diyebileceğim nitelikte bir mekan. Mekanı keşfedişim @bugusto nun cin ve tonik tadımı etkinliği sayesinde oldu. İlk bakışta dışarıdan ufacık görünen mekan beni kandırdığı gibi sizi de kandırmasın...
Daha önce 2017'de yapılan 101 Lezzet Festivali'nde tanıştığımız Banliyö Restaurant ‘a gidip diğer lezzetlerini de yerinde denemeyi istiyorduk ve gecikmeli de olsa gittik gördük ve denedik.
Eskiden bir makarnacı olarak işletilen mekanın yerine açılan bu butik hamburgerci, Çukurcuma ile Taksim arasında Adile Naşit’in adını taşıyan bir sokağın köşesinde, sanatçının iyimserliği ile sizi karşılıyor. Sokağın köşesine yapılan sanatçının grafitisi güzel olmuş.
Pierre Ocakbaşı 1,5 senedir Göktürk’te faaliyet gösteren “yeni nesil meyhane” sloganı ile kurulmuş bir mekan. Mekânın sahibi Andaç Yüksel, mekân adını Hatay’da yer alan St. Pierre kilisesinden esinlenerek koymuş.
Yaşça biraz eskilerden olan bizlere, mekanın adını ilk okuduğumuz anda herkes gibi, "Oy farfara farfara, ateş de düştü şalvara, ağzım dilim kurudu, ben sana yalvara yalvara" türküsünü aklımıza getirdi. Garip yabancı isimli mekanlardan...