Euro serbest uçuşa geçmeden hemen önce Yunan Adalarına Temmuz ortasında gidebildiğimiz için şanslıydık gerçekten. Bu satırları yazarken bile Euro kuru Temmuz ayını aratacak kadar yükselmişti. Temmuz ayında, On İki Adalar'dan biri ve Türkiye sınırına biraz daha uzak olan Leros adasına ailece bir seyahat gerçekleştirdik. Feribot kalkış saatinden dolayı bir gece Turgutreis'te kaldık. Ertesi sabah Turgutreis Marina'nın ucunda bulunan iskeleden kalkan feribotla yola çıktık. Feribotun üst katına çıkıp fotoğraf çekme hayallerim kısa sürede yok oldu. Deniz oldukça dalgalı olduğu için üst kat sıçrayan sularla yıkanıyordu. Kapalı olan alt kata geçtiğimde ünlü ekonomist Asaf Savaş Akat ile karşılaştım ve kendisiyle Poseidon sitesi üzerinde hava durumu hakkında sohbet ettik. Bu esnada dostum @lezzetgezgini ni de anmadan edemedim. Meğer temmuz ortalarında Güney Ege'de fırtına olması olağanmış. Fırtınanın merkezinde olmasak bile teknede epey sallandık. Deniz tutması gibi bir kaygınız yoksa, sadece adrenalini yüksek bir yolculuk yapmış olursunuz. Aklınızda olsun. Feribot video
We were really lucky that we could go Greek Islands at the middle of July before the dramatic increase of Euro rate. Even when I was writing these lines, Euro has increased a higher level than July. We made a trip to the Leros Island, one of the Dodecanese and farther to Turkish border on July. We stayed at Turgutreis for one night because of departing time of ferry. We took the road by ferry from the pier located in Turgutreis Marin tomorrow morning. My dreams has disappeared related with taking photos from upper floor of ferry in short time. Because sea was tidy and the upper floor was washing with the waters coming from tides. I went to closed down floor and met with famous economist AsafSavaşAkat. We made a conversation about weather condition by looking Poseidon web site. Meanwhile, I memorialised my friend @lezzetgezginiActually, it is normal being windy in south Aegean on this time. Although we were not at the centre of the storm we swayed very much. If you are not afraid of sea sickness, only you will make an adrenaline filled journey.
Yaklaşık 1,5 saat sonra adanın ikinci ve küçük limanı olan Agia Marina'ya yanaştık. Sonra da taksiyle Alinda koyunda yer alan aynı adlı otelimize gittik. Otelimiz mavi-beyaz boyalı, 1970' lerden beri faaliyette olan, eski ama şık döşenmiş bir binaydı. Oteli aslen Leros'lu olan ama sonradan Mısır'a göç etmiş ve orada zengin olmuş bir Rum yaptırmış. Daha sonra varisleri binayı ada belediyesine bağışlamış. Şimdi ise kira karşılığında otel olarak kullanılıyormuş. Alinda koyu geniş bir hilal çizerek adanın kuzeydoğusuna doğru uzanıyor. Otelin hemen önündeki kum-çakıl karışımı plajdan denize girebilirsiniz. Şezlong, şemsiye mevcut. Ilgın ağaçlarının gölgesi de koruma sağlıyor.
İlk yemeğimizi otelin lokantasında yedik. Dakos salatası, kalamar tava, peynir saganaki, şarap soslu midye,Yunan salatası ve köfte. Yemeklerin geneli lezzetli ve başarılıydı. Özellikle midyeyi tavsiye ederim. Diğer Yunan adaların da olduğu gibi porsiyonlar büyük geldiği için siparişinizi abartmadan verin.
We came into to Agia Marina, the second and small port of island after about 1 ½ hours. Then we went to our hotel located in Alinda Bay by taxi. Our hotel was an old but chic decorated, white-blue painted building. It has been operating since 1970’s. The hotel was constructed by a Greek whose roots originated from Leros, emigrated to Egypt and become rich in there. Later, his inheritors were donated it to the island municipality. Now it is used as hotel in return for rent. Alinda Bay is laying to the northeast of island by drawing a wide crescent. You can swim at the pebble-sand mixture beach, located in front of the hotel. Sunbeds and umbrellas are available. Also the shadows of tamarisk trees are provide protection.
We had our first meal at the restaurant of hotel. We ate Dakos salad, fried calamari, cheesesaganaki, mussel with wine sauce, Greek salad and meatball. The foods were generally delicious and successful. I especially advise the mussel. Portions are enormous as like in other Greek islands so do not exaggerate when you are giving your orders
İlk akşam yemeğimizi ise koyun bitimine yakın bir noktada bulunan To Steki adlı tavernada yedik. Kadayıfa sarılı peynir, kılıç balığı fileto, Dakos salatası, papalina tava ve kalamar tava sipariş ettik. Çok aç değilseniz papalina yerine daha hafif bir sipariş vermeniz daha uygun olabilir:)
We ate our first dinner at tavern called To Steki located near to the end of bay. We ordered cheese wrapped into kadaifi, fillet swordfish, Dakos Salad, fried papalina and fried calamari. If you are not very hungry, it might be more appropriate to order a lighter choice instead of papalina. :)
Ertesi sabah otelin bahçesinde kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıda bal, el yapımı marmelat, hazır tereyağ, zeytin, peynir standart olarak sunuluyor. İsteğinize göre meyve salatası- yoğurt ikilisi ile omlet tercihiniz servis ediliyor. İçecek olarak ise çay veya kahve ile portakal suyu standart.
Next morning we had our breakfast in garden of hotel. Honey, handmade marmalade, butter, olive, cheese are serving as standard. Fruit salad-yoghurt or your omelette choice are serving as you wish. Tea or coffee and orange juice are standard as beverage.
Kahvaltının ardından deniz keyfi için Pandeli (Panteli) Koyu'nu tercih ettik. Araba kiralamaktansa bizim gibi taksiyi tercih edebilirsiniz. Taksiyle kısa sürede Alinda'dan ulaşmanız mümkün. Otobüse de binmek istedik ama saat olarak denk gelemedik. Aslında eski bir balıkçı köyü olan Panteli küçük ama Alinda'ya göre daha lüks ve modern diyebileceğim bir yer. Deniz kıyısına sıralanmış tavernaların hemen önünden yeme-içme karşılığında denize girmeniz mümkün. Yatçıların da sık tercih ettiği bir koy. Burada da deniz oldukça berrak ve serin. Şnorkel ve su altı çekimi için ideal. Pandeli Su Altı
After breakfast we preferred Pandeli Bay for swimming. You can prefer taxi as we did instead of renting car. It is possible to arrive there in a short time from Alinda by taxi. We also wanted to get on the bus but we did not catch its Panteli is an old, smallfisherman village but it is a more modern and luxury place than Alinda. You can swim in front of taverns lined to shore in return of having food. It is also a bay preferred by yachter. Sea is very clear and cool in here too. It is ideal for snorkelling and underwater photography.
Burada ise daha hafif ve farklı bir öğle yemeği tercih ettim. 1962 'de kurulmuş, Apostili adlı tavernada bira eşliğinde yöresel peynir Myritza ile deniz kestanesi salatası ısmarladım. Myritza sert ve tuzlu bir peynir. Parmesan kadar tuzlu değil ama lezzetli. Daha keserken kolayca parçalara ayrılıyor. Düzgün kesmesi zor. Yine cömert bir porsiyon koymuşlardı ve yaz zamanı için biranın yanında yeterli bir eşlikçi oldu.
I preferred a lighter and different lunch in here. I ordered local cheese called Myritza, beer and sea urchin salad in Apostili Tavern established in 1962. Myritza is a hard and salty cheese. It is not salty as parmesan but delicious. It is hard to cut it smooth. It is easily scattering when you cut it. They put a satisfying portion and became a good siding with beer for summer.
Pandeli'ye geldiğinizde mutlaka uğramanız gereken bir mekan ise 1897'de kurulmuş olan Sweet Leros adlı geleneksel tatlıcı. İki katlı bir evin giriş katında bulunan mekanda, likör, bal, kurabiye, tatlı çeşitleri mevcut. Portakallı pay ile geleneksel düğün tatlısından denedik. Düğün tatlısı tane ile satılıyor. Hafif ve çok başarılı. Payın ise porsiyonu kallavi. Diğer tatlıya göre daha şerbetli olsa da oldukça beğendim. Evin üst katı ise bir tür folklor müzesi olarak kullanılıyor. Ücretsiz ziyarete açık. Geleneksel bir Leros evindeki eşyaları görme şansınız var.
Otele dönüp biraz dinlendikten sonra akşam yemeği için yine Alinda koyunda bulunan Prima Plora adlı lokantayı seçtik. Burada adaya özgü limon soslu kuzu incik denedim. Porsiyon yine kocaman. Sade ama başarılı bir yemek yapmışlar. Kuzu yumuşacıktı. Kemiğinden sıyrılıverdi. Yemeğin yanında tombul şişelerde servis edilen rose şaraptan istedik. Meyvemsi, hafif aromalı ve mayhoş bir şaraptı. Yaz akşamı için ideal bir eşlikçiydi. Yemek sırasında denizden kalamarın nasıl yakalandığına şahit olduk. Burada mekanın aşçısı Alex ile kısa bir sohbet yaptım. Alex, Özbekistan'da doğmuş, Kore'de yaşamış, sonra da Yunan vatandaşı olmuş biri. Tam bir dünya vatandaşıydı kısaca. Ertesi gün yolda karşılaştığımızda "yasas!" diye seslenmeye başlamıştık bile birbirimize. Yemeğin sonunda karpuz ikramı geldi.
Another place in here deserved to visit is a traditional dessert shop called Sweet Leros established in 1897 when you come to Pandeli. It is available liqueur, honey, cookie and dessert kinds in this venue. We tried traditional wedding dessert and pie with orange. Wedding dessert is selling by piece. It is light and very successful. The portion of pie was enormous. I also liked it although it was more juicy than other dessert. The upper floor of the house is using as folklore museum. You can visit it without paying fee. You have chance to see the stuff related with a traditional Lerian house.
We chose the restaurant called Prima Plora located again at Alinda Bay for dinner after we rested at the hotel for a while. I tried lamb shank with lemon sauce particular to the island. Its portion was again huge. They have made a plain but yummy food. Lamb was very soft. It was easily separating from its bone. We wanted rose wine serving in fat bottles. It was a fruity, light fragrance and mildy sour as siding. It was an ideal siding for summer night. We witnessed the catching of calamari from sea. I made a short conversation with the cook of venue, Alex. He was born in Uzbekistan, he has lived in Korea then became a Greek citizen. He was a completely world citizen. Watermelon came to us as offering after dinner.
Üçüncü günümüzde adanın ilginç ve çekici noktalarını gezmeye ağırlık verdik. İlk durağımız Merikia koyunda yer alan savaş müzesi oldu. Aslında burası İtalyan işgal döneminde yeraltına yapılmış bir mühimmat deposu. İçeride İkinci Dünya savaşı dönemine ait pek çok obje sergileniyor. Hemen hepsi de orijinal olan askeri malzemeler, miğferler, telsizler, diaromalar...dışarıda ise daha modern askeri uçak ve araçlar sizi karşılıyor. Yunanlılar da bizim gibi militarist bir halk. Farklı tünellerin birleşmesinden oluşan müzenin son kısmında adanın savaş döneminde yaşadığı işgali anlatan İngilizce altyazılı siyah beyaz bir video oynatıyorlar. Hiç değilse görüntüleri için izlenmeli. Meraklısına belirteyim.
We mainly strolled the interesting and attractive spots of island on third day. Our first stop became war museum located Merikia Bay. Actually, here is an ammunition depot constructed in underground in Italian occupied era. A lot of objects related with WW2 are demonstrating at inside. Genuine military equipment, helmets,radios, dioramas…more modern war planes and vehicles are meeting you at the outside. Greeks are militarist people like us. A black&white video with English subtitled was playingat the last part of the museum that composed of combining different tunnels. At least, it should be watched for its visions.
Kasım 1943'te ada 2 ay kadar süren şiddetli bir bombardımanın ardından Alman işgali yaşamış. Bunun altında Mussolini'nin doğal bir limana sahip olan adayı bir askeri üsse dönüştürmesi yatıyor. Topçu ve uçaksavarlardan oluşan kapsamlı bir savunma sistemine sahipmiş. Hatta 1961 yapımı Navaro'nun Topları adlı, hayali Keros adasında geçen filmin buradan esinlendiği söyleniyor. Ayrıca İtalyanların geniş kalibreli topları olan bir yer daha vardı. Orayı görmedim ama şimdi geriye sadece o topların oyukları kalmış. Bazen yolun kenarında mavi-beyaza boyanmış o günlerden kalmış top mermileri görürseniz şaşırmayın.
The island has experienced German occupation in November 1943 after a violent bombardment taken about two months. Because the island, having a natural port, was converted into a military base by Mussolini. It had an extensive defence system consisting of artillery and anti-aircraft. The film called Guns of Navarone shot in 1961 taken place in fiction Kerosisland. There was another place where Italians had placed their wide calibre cannons. I did not see there but it has remained only their holes. You sometimes might see some shells white&bluepainted remained these days along the roads.
Müzenin ardından keçilerin yanından geçip sakin koydaki denizde yüzmeye gittik. Plajda sadece birkaç şezlong ve ağaç gölgeleri var. Arka fonda ise Sun Set adlı bahçeli bir lokanta. Buranın suyu diğer koylara göre daha serindi. Deniz yine tertemiz ve berrak. Aperatif bir şeyler yedikten sonra adanın en büyük şehri ve limanı olan Lakki'ye (eski adı Porto Lago) gittik. Mussolini tarafından özel olarak inşa ettirilen bu şehir, adanın diğer yerlerinden farkını hemen belli ediyor. Daha büyük ve düzenli binaları, farklı bir mimarisi ve çok geniş caddeleri var. Zamanında sadece bu şehrin nüfusu 30 bin kişiymiş. Şimdi tüm ada nüfusunun sekiz bin civarında olduğunu düşünürseniz kafanızda daha net bir resim canlanabilir. Hava sıcak ve siesta saati olduğu için Lakki'den fazla bir keyif alamadık. Taksiye atlayıp adanın zirvesinde yer alan Leros Kalesi'ne çıktık. Kaleye gün batımında varmıştık ama ne yazık ki o gün kapalıymış. Müzenin mesai saati biraz değişken. Sadece Pazartesi kapalı değil mesela. Araştırıp gitmekte fayda var. Siesta kavramı burada da kendini gösteriyor :) Kalenin ağırlıklı olarak Agia Marina'ya bakan bir manzarası var. Kısmen Pandeli Koyu bile görünüyor. Biraz fotoğraf çekip manzaranın keyfini aldıktan sonra beyaz çizgilere boyanmış merdivenlerden Platonos köyüne doğru inişe geçtik. Bazı kaynaklarda okuduğum gibi öyle 400-500 basamaklı değil merak etmeyin. 250 civarında basamaktan inerek köyün meydanına ulaşabilirsiniz. Üstelik basamaklar geniş ve az eğimli. Belediye binasının bulunduğu köy meydanında bir yorgunluk molası verdik. Bira ve frappe içtik. İkram olarak sucuk, dolma, patates salatası gibi mezelerden oluşan bir tabak geldi. Kesinlikle yemeyi ve yedirmeyi seven bir millet şu Yunanlılar.
We went to swim to the calm bay by passing the goats after the museum. There are only a few sunbeds, tree shadows and a tavern with garden called Sun Set on the beach. The water in here was colder than other bays. Sea was again very clean. After we snacked some food we went to the biggest city and port of the island, Lakki (formerly Porto Lago). Mussolini made this city constructed specially. It is very different from other places of the island. It has bigger and more regular buildings, a different architect and very wide streets. The population of only here is 30.000 people once upon a time. The total current population of the island is 8.000 people. We did not enjoy from Lakki too much because of hot weather and siesta time. We went to Leros fort by taxi located at the highest point of the island. We arrived there at sunset but unfortunately it was closed for that day. The opening time of the museum is changeable. It is not closed only for Monday. The view of the fort is mainly looking acrossAgia Marina. Even the Pandeli Bay has partly seen. We went down towards Platonos village via white painted stairs after we watched the view and took some photos. You can reach the main square of the village after you went down stairs about 250. Stairs are wide and not too sloping. We had a break at the square. We drank beer and frappe. They brought an offering plate consisting meze kinds like soujouk, stuffed vine leaves, potato salad. Greeks are definitely love to eat and make somebody eat.
Adadaki son akşam yemeğimiz otelin lokantasında yedik. Siparişlerimizden genel olarak memnun kaldık. Sadece ton balığı salatasını anlamsız yoğunlukta bir mayonez katmanının altında geldiği için beğenmedik. Yemekte farklı olarak meşhur, retsina adıyla bilinen beyaz şarabından denedik. Ferahlatıcı bir içki diyebilirim. Hafif çam ağacı aroması var. İddialı değil ama başarılı buldum.
We had our last dinner at the restaurant of hotel at the island. We generally satisfied from our orders. We did not like only tuna salad due to it was under a dense mayonnaise layer. We tried differently white wine known as retsina. It was a refreshing drink. It has light pine tree fragrance. It is not assertive but I found it successful.
Adadaki son günüme uyanınca kahvaltı öncesi Alinda'yı keşfe yönelik kısa bir yürüyüş yaptım. Kahvaltının ardından odamızı boşalttık ve hemen yanı başında yer alan Bellini Kulesi olarak bilinen müzeyi ziyaret ettik. Bu binanın hikayesi de komşusununkine benziyor. Mısır'dan gelen adalı bir zengin ve ailesi binanın ilk sahipleri. Sonraki kuşaklar binayı devlete bağışlamış. Şu anda folklor ve tarih müzesi olarak kullanılıyor. İki katı ziyarete açık. Farklı objelerin sergilendiği odaları var. Giriş katta siyasi mahkumların yaptıkları eserlerden oluşan bölüm ile ikinci kattaki İkinci Dünya Savaşı dönemine ayrılmış oda ilgi çekici. Buranın tasarımı Merikia Savaş Müzesi'ne göre daha düzenli ve başarılı.
When I awake to my last day at the island, I made a short walking to discover the Alinda. After breakfast, we checked out the hotel and visited the museum known as Bellini Tower. The story of also this building is similar to story of its neighbour. A richman emigrant from Egypt and his family from the island are the first owners of the building. Next generations were donated it to the government. Now it is used as folklore and history museum. Its two floors are open to visit. There are rooms exhibited different objects. The part consisting the works made by political prisoners at the entrance floor and the room exhibited the objects from WW2 era are interesting. The design of here is more tidy and successful than Merikia War Museum.
Müzedeki yetkili sorularınıza detaylı cevaplar verebiliyor. Tarihe merakınız varsa mutlaka ziyaret etmelisiniz. Lipsi adasına gidecek feribotumuzun saati yaklaştığı için şatoyu andıran görkemli binaya çabucak veda ettik. İkinci durağımız olan Lipsi'ye götürecek olan Dodecanese Deniz yollarının küçük ve hızlı feribotuna binerek Leros'tan ayrıldık.
The officer in the museum can give detailed answers to your questions. If you are interested in history, you should visit here. We said goodbye fast to the splendid building like castle because of closing departure time of our ferry to our second stop, Lipsiisland. We left Leros by getting on the small and fast ferry of Dodecanese Seaways.
Adada yapılması gerekenler:
* Konaklama için Alinda veya Panteli koyundaki otelleri tercih edebilirsiniz. Özellikle çocuklu aileler için ideal plajlar.
* Leros Kalesi'ni, Savaş Müzesi'ni ve Bellini Müzesi'ni mutlaka ziyaret edin.
* Favori yemek mekanlarım sırasıyla Apostili, Sweet Leros , Alinda ve Prima Plora oldu.
* Araba kiralamak yerine taksi de ekonomik ve hızlı bir seçenek. Ödediğim taksi ücretleri 4-10 euro arasındaydı.
Do not come back without doing these:
*You can prefer hotels located in Alinda or Panteli bays. They are ideal beaches especially for families with kids.
* You should visit Leros Fort, War Museum and Bellini Museum.
* Apostili, Sweet Leros, Alinda and PriaPlora became my favourite food venues respectively.
* To use taxi is an economic and fast choice instead of renting car. Taxi fees I paid were between 4-10 euro.