Galata Kulesi’ne geldiğinizde sırtınızı Galata Kulesi’ne verip aynı adı taşıyan sokaktan yokuş aşağı indiğinizde solunuzda kalacak olan mekan mimari özellğiyle kendini hemen belli ediyor. 1904 yılında Büyük Britanya İmparatorluğu Sivil Hapishanesi olarak kullanılan bina 1919’da İngiliz Karakolu olarak kullanılmış. 1923’ten itibaren konut olarak kullanılmaya başlanan bina, 1933’te Pierre Fournial ailesi tarafından alınıp cumba kısmı eklenmiş. 1973 yılına kadar konut olarak kullanılan bina 6 yıl atölye olarak kullanılmış. Son olarak 1991 senesinde yüksek mimar / plancı Nadire ve Mete Göktuğ çifti tarafından satın alınıp 1999’dan beri The Galata House (Galata Evi) adı altında restoran olarak işletmeye başlatılmış olup günümüze kadar Rus ve Gürcü mutfağını temsil etmekte.
Pazartesi günleri kapalı olan mekan diğer günlerde 14.00-24.00 saatleri arasında hizmet vermekte. Dış kapıdan zile bastığınızda sizi karşılayan, ailenin damadı olan, Okan Bey size oturacağınız yer hakkında yardımcı oluyor. Kapıdan içeriye adım attığınızda kendinizi zamanda yolculuk yaparcasına hissedeceğiniz sıcak ve samimi bir ortamda buluyorsunuz. Sağdaki duvarda eski İstanbulluların bile çok azının bileceği Galata Bölgesi’nin topoğrafik haritası, İsviçre yapımı guguklu saat, hemen yanındaki ahşap şaraplık ve karşınızda Atatürk fotoğraflarıyla mermer sehpalı ahşap çerçeveli konsol ayna, duvarları süsleyen tablolar ... devamında avluya açılan bir kapı ve yemeklerin hazırlandığı mutfağı görebilirsiniz.
Giriş katta biri şömineli olan 2 salon yer almakta. Yemek yediğimiz 2. katta da girişe nazaran daha geniş olan 2 salon bulunmakta. Mobilyalar ve aksesuarlar binanın dokusuyla çok güzel bir uyum yakalamış ki sahiplerinin mimar olmasına ve zevklerine bağlayabiliriz. Cumbalı olan salonda masamıza yerleştikten sonra menülerimizi getiren Okan Bey’e siparişlerimizi verdik. Başlangıç olarak Rus Borş Çorbası, ana yemek olarak Çakapuli (Gürcü kuzu haşlama) ve Hingali (domates soslu Gürcü etli mantı), tatlı olarak da Kuş Sütü adı verilen üstü bezeli ve çikolata soslu Gürcü pastasını tercih ettik.
İçinde pancar, kereviz, havuç, lahana gibi kış sebzeleriyle zengin olan soğan, sarmısak, defne yaprağı, kırmızı biber, domates salçası, toz şeker, sirke, un, tereyağı ile lezzetlendirmiş olan görsel olarak da taze maydanoz yaprakları ve kremayla servis edilen Rus Borş Çorbası hem göze hem de mideye hitap eden özellikle sonbahar ve kış mevsimlerinde ana yemek öncesinde içilebilecek iştah açıcı ve son derece lezzetli bir tercih.
Çakapuli adı verilen Gürcü kuzu haşlama patates, havuç, soğan, tarhun, maydanoz, dere otu, taze soğan, sarmısak, beyaz şarap, ekşi erik sosu ve baharatlarla mükemmel bir uyum yakalamış. Kuzu tam anlamıyla kıvamında ve yumuşacık pişmiş olup özellikle papatyagillerden olan tarhun bitkisinin yemek sonrasında hazmı kolaylaştırması açısından son derece yerinde bir seçim olmuş. Tabi bunda beyaz şarabın da etkisini unutmamak gerekir.
Gürcü dilinde Hingali denilen domates soslu el yapımı mantı da gerek görsel gerekse lezzet olarak başarılı olmuş. Bohça şekli verilen mantı, ortasında domates sos ve taze maydanoz ile baharatlarla servis edilmiş olup iç harcı kuzu etinden yapılmış olup kıvamında pişirilmiş olarak sunuldu.
Kuş sütü adını verdikleri kakaolu tabanın üstüne yumurta akından elde edilen bezeli ve çikolata sosuyla güzel bir görünüm alan Gürcü pastası da yemek üzerine yenilebilecek hafif, lezzetli ve sade bir pasta olmuş. #KanGurular Ari D.
When you arrive the Galata Tower turn your back towards the tower and start to walk below in the same named street. The venue is located on your right side and reveal itself with its architecural feature. The building used as civilian prison of Great British Empire in 1904 and as British Military Police Office between 1919-1923. It has been used as residence since 1923. It has been bought and added a bay window by Pierre Fournial Family since 1933. After used as a residence until 1973, it has been used as atelier for 6 years. Architect / planner Nadire & Mete Göktuğ couple bought the building in 1991. It becamed a restaurant named Galata House in 1999. It has been represent the Russian and Georgian cuisine till now. .
The venue is closed on Mondays. It is ready to service between 14.00-24.00 on other days. When we rang the bell of outer door; Okan Bey, the groom of the family, met and helped us to show our table. As soon as you take a step to the inner area, find yourself in a cozy atmoshphere as if you were doing journey through time. The topographic map of Galata Area which is known by very few of even old İstanbul people, cuckoo clock made in Swiss were on the right wall. The just next of it a wooden wine rack and cross of you console with marble stand decorated with a wooden frame mirror, some Atatürk photos and pictures enriching the walls... after these you can see a door opening a yard and the kitchen where the foods are prepared
There were two living rooms at the entrance floor. One of them was decorated with a fireplace. There were also wider two living rooms on the second floor where we had dinner. The furniture and accessories were very harmonised with the texture of the building. You can attribute this to architecture owners and their gusto. We sitted the our table located in the living room with bay windowand gave our orders to Okan Bey who showed us the menu. We preferred Russian borsch soup as appetizer, Çakapuli (Georgian lamb stew) and Hingali (Georgian dumplings with meat and tomato sauce) as main course and Georgian cake called “Kuş Sütü” covered with chocolate sauce as dessert.
The borcsh soup was a very delicious choice and enriched with winter vegetables like cereal, red beet, cabbage. It was given flavour with garlic, onion, red pepper, tomato paste, sugar, bay leaf, vinegar and butter and served with fresh parsley leaves and cream. This soup is appeal to both eye and stomach, a good appetizer before main course especially in autumn and winter months.
Georgian boiled lamb was perfect harmonised with potato, carrot, onion, parsley, dill, fresh onion, tarragon, garlic, white wine, sour plum sauce and spices. Lamb meat was cooked to a turn and very soft. The adding the tarragon was the right decision in respect of the digestive effect after meal. Of course do not forget the effect of white wine also. The hand mand dumplings, called Hingali in Georgian, was succesful in respect of taste and visuality. The main ingredient of it was lamb meat and shape of it was like bundle. It was served with tomato sauce, fresh parsley and spices. It was also cooked to a turn. The Georgian cake was light, delicious and plain with its cacao flavoured based and a meringue topping making from white off egg above it. #KanGurular
KanGurular'ın Puanı
KanGurular | Lezzet | Servis | Atmosfer | Fiyat | SONUÇ |
---|---|---|---|---|---|
Ari D. | 9 | 9 | 9 | 9 | 9 |
Notun Değerlendirmesi:
0 - 5Bizce Gitmeyin5 - 6Pişman Olabilirsiniz
6 - 7Ortalama Mekan
7 - 8Gidilebilir
8 - 9Bizce Gidilir
9 - 10Mutlaka Gidin
Foto Galeri
İletişim/Ulaşım
Adres: Bereketzade Mahallesi Büyük Hendek Caddesi Galata Kulesi Sokak No 15 Galata Beyoğlu / İstanbul
Telefon: +90212 2451861