Gezimizin ikinci durağı olan Lipsi Adası’na Leros’tan yarım saatlik bir feribot yolculuğuyla ulaştık. Leros’a bakir bir ada derken burası sakinliğiyle orayı da geçti. Ada Leros’un 1/3 ü büyüklüğünde ve 700 civarında nüfusa sahip. Otelimiz feribot iskelesine yürüyüş mesafesinde bulunan Aphrodite oteldi. Ana limanın hemen arkasında yer alan bir koyda (Lientou) yer alıyor. Koyun kumsal plajı oldukça salaş ve doğal. Hatta plajın küçük bir bölümü caretta carettaların yumurtlama alanı olarak ayrılmış. Yerel halktan şemsiye, şezlong getirenler dışında plajda bir gölge imkânı yok ama dediğim gibi otelin hemen önünde bulunduğu için çok da önemli bir sorun değil. Zaten adada 2 gece kalacaktık. Otelin kendine ait bir kafesi var sadece. Atıştırmalık ve içecek dışında yemek seçeneği yok. Otelin taraçalı bir yapısı var, manzarası keyifli. Lientou koyuna bakıyor. Odaları bakımlı ve konforlu. Özellikle akşamüstü güzel rüzgâr alıyor. Zaten Lipsi de Leros gibi esintisi bol bir ada. Yel değirmeninden dönüştürülmüş odaları var. Kahvaltısı açık büfeye göre biraz zayıf kalıyor ama yeterli sonuçta.
We arrived Lipsi island which is the second stop of our trip after a 30 minutes ferry travel from Leros. Leros was an untouched island but Lipsi is much calmer than it. The island is one third of Lipsi as size and has about 700 population. Our hotel was Aphrodite in which location is very close to ferry port. It is located in a small bay (Lientou) just behind the main port. The sandy beach of hotel is very simple and natural. Even a small part of the beach has separated as laying area of caretta caretta. There is no shadow facility except sunbeds and umbrellas brought by local people. But it is not such a big problem due to its location is just front of the hotel as I said before. We would stay at the hotel for two nights. The hotel has a small café. There is no food choice except snack and beverages. The view of the hotel is enjoyable. It has a terraced form. It looks Lientou Bay. Its rooms are well-kept and comfortable. It is taking wind nicely especially in afternoon. Lipsi has already a windy island like Leros. Some rooms of the hotel has converted from windmills. Its breakfast weaker than open buffet but sufficient.
İlk gün Lientou’da denize girdikten sonra akşam yemeği için merkeze indik. Restoranların çoğu sahil boyunca sıralanmış halde zaten. Yemek için Yunancada çam ağacı anlamına gelen Pefko adlı mekânı tercih ettik. Mekânın giriş katının bahçesinde genç bir çam ağacı olduğu için ismini buradan alıyormuş. Buradaki geveze garsonumuz bize oldukça hızlı servis yaptı. Oturmamızdan kısa sure sonra mekân tamamen doldu. Turistik bir mekan olduğu aşikar. Müşteriler arasında Türkler de kendilerini belli ediyorlardı. Daha çok Türkiye’den gelen yatların yolcu ve personeliydi bunlar. Yemekte kalamar tava, karides, tava kılıç balığı, köfte ve buyurdi tercih ettik. Kalamarın pilav ve patatesle birlikte sunulması tuhaftı. Lezzet olarak ise genel olarak fena değil diyebilirim. Ancak servis hızlı, porsiyonlar doyurucuydu. Maliyet 40 € civarı.
We swam at Lientou on the first day then we went to centre for dinner. Most of the restaurant are rowed on the shore. We preferred the venue called Pefko that means pine in Greek for dinner. Due to there is a young pine tree in the garden of the venue, the name of here is coming from that tree. Our talkative waiter made us service fast. The venue was completely full in a short time after we sat down. There were many Turks among customers. They were passengers and personnel of the yachts coming from Turkey. We preferred fried calamari, shrimp, fried swordfish and buyurdi for dinner. It was weird that calamari served with rice and fries. They were generally not bad in respect of taste. Service was fast portions were satisfying. The cost was about 40€.
Merkez, gündüz vakti çok küçük ve tenha gözüküyordu. Yemek sonrası dolaştığımızda ise göründüğünden daha çok yer barındırdığını fark ettik. Özellikle Aya Ioannis adlı büyük kilisenin arka tarafında küçük dükkân ve restoranlar saklı. Meydanda küçük bir anıt ve yanında bir çocuk parkı var. Bunların arka tarafında her daim kalabalık olan bir mekân dikkat çekiyor. Kairis Bakery adlı yıllar önce kurulmuş bir pastane burası. Ancak oturacak yer bulmakta zorlanacağınız garanti. Dondurma ve tatlı çeşitleri denemeye değer. Ayrıca menüsüne kokteyl çeşitlerini de eklemiş bir mekân. Biraz mecburiyet mekânı olsa da iki gece de buraya uğradık. İçeri girdiğinizde ürün çeşitliliği sizi şaşırtıyor. Böylesine küçük bir adada bu kadar hareketli ve popüler bir mekân bulunması bana ilginç geldi.
The centre has seen so tiny and isolated in daytime. We realized that it was bigger than we thought when we strolled after dinner. Especially many tiny shops and restaurants have hidden behind the grand church called Agia Ioannis. There is a small monument and a playground near it on the square. There is a remarkable venue permanently crowded behind them. It is a bakery established many years ago called Kairis. But you probably to find hardly a free space. Its ice cream and dessert kinds are worth to try. Besides, they have added cocktail kinds into menu. We dropped of here both nights. The product diversity is astonish you when you enter inside. I found interesting the presence of such a popular and busy venue in a small island.
Ertesi gün adanın en bilinen plajı olan Platis Gialos’a gittik. İster taksiyle (4-5€) ister meydandan belirli saatlerde kalkan minibüsle (1€) buraya kısa sürede ulaşabilirsiniz. Taş duvarın dibinde dar bir kumsal şeridi ve turkuaz rengin hâkim olduğu bakir bir koy burası. Ağaç gölgeleri haricinde güneşten korunma imkânı yok. Duvarın arka tarafında ise keçiler otluyordu. Denize girerken ördek sürülerinin size eşlik edebilir Sakın şaşırmayın. Çocuklu aileler için harika bir plaj. İsterseniz plajın bir ucunda, yokuşun başında bir taverna mevcut. Burada gölge, tuvalet ve yemek yeme imkânı var. Menüsü fena değil. Koyla aynı ismi taşıyor. Personel oldukça cana yakın. Bu mekânda da Leros’taki gibi limon soslu kuzu yemeği var. Adadaki diğer menülerin de vazgeçilmezi olan bir yemek. Yine de aperatif bir şeyler yemekle yetindik.
Tomorrow, we went to the best known beach of the island, Platis Gialos. You can reach there by taxi (4-5€) or by minibus (1€) Here is an isolated bay mainly turquoise coloured, having a narrow sand strip that is right beside a stone Wall. There is no sun protection facility except tree shadows. Goats were grazing behind the wall. Duck herds may escort you when you swim. It is a wonderful beach for the families with children. If you want to eat something, there is a tavern on one edge of the beach. There is shadow, wc and food in here. Its menu is not bad. Its name is same with the bay. Personnel was very sincere. You can also find lamb with lemon sauce in here as it was Leros. It is an essential food for other venues in the island. We only ate some snacks.
Koyun tadını çıkardıktan sonra minibüsle otele döndük. Yemeğe kadar biraz dinlendik. Sahil boyundaki turistik pek çok restoranın haricinde biraz merdiven çıkıp ara sokaklara dalarsanız orada da saklı mekânlar bulacaksınız. Bizim tercihimiz kıyıda Kalipso adlı hareketli bir taverna oldu. Ahtapot karpaçyo, peynir saganaki, köfte, ızgara kalamar ısmarladık. Oldukça kalabalık, büyük ve servisi profesyonelce yapılan bir mekândı. Yediklerimizi genel olarak beğendik. Ahtapot ızgaranın yerini tutmasa da karpaçyo da bol zeytinyağı ve hafif limon sosuyla güzel bir lezzet.
After we enjoyed in the bay, we returned to the hotel by minibus. We have rested until dinner. If you stroll in back streets except touristic venues on the shore you can find hidden venues also there. We preferred a busy tavern called Calipso on the shore. We ordered octopus Carpaccio, cheese saganaki, meatball, grilled calamari. It was a very crowded, big and having a professional service. We generally liked that we ate. Carpaccio is not as good as grilled octopus but it also a nice taste with its olive oil and light lemon sauce.
Adada dikkatimi çeken bir şey de bazı lokantaların önünde, sokağa küçük bir mangal konulmuş olmasıydı. Bizdeki kokoreç veya döner gibi bu mangallarda ahtapot ızgara yapılıyordu. İsteyenler mangalın yanı başına oturarak sade şekilde veya uzo eşliğinde afiyetle ahtapotunu yiyordu. Yemekten sonra ada sokaklarını biraz gezdik. Çocuk parkına uğradık. Kairi’de dondurma ve kokteyl molası verdikten sonra otelimize döndük.
The thing that I draw my attention in the island there were put grills in front of some restaurants on the street. They are using for grilling octopus like döner or kokoreç in Turkey. People who wants were eating their octopus with or without ouzo. We strolled the streets after dinner. We went to playground. After we gave an ice cream-cocktail break at Kairi’s we returned to our hotel.
Ertesi gün öğleden sonra adadan ayrılacaktık. Odamızı boşalttıktan sonra merkezdeki kiliseyi dolaştık. Küçük bir tarih müzesine de girmek istedik ama kapalıydı. Kalan vaktimizde adanın güney tarafında bulunan hakkında olumlu yorumlar okuduğum bir mekâna gitmeye karar verdik. Meydandan taksiye atlayıp kısa sürede vardık. Dilalia adlı mekân Katsadia plajının hemen arkasında yer alıyor. Yine dar bir kumsal şeridi ve gölge sağlayan ağaçlar. Plajın bir ucunda teknelerin yanaşabileceği basit bir beton iskele yapılmış. Kayalıklar denizkestaneleriyle dolu. Aman dikkat . Su sığ ve Platis Gialos’a göre biraz daha serin. Deniz keyfini çok uzatmayıp yemek keyfine yöneldik. Lokanta, organik mutfağa vurgu yapan bir yer. Menüsü ve atmosferiyle son derece doğal. Geniş bahçesini neredeyse tamamen örten, bambu dallarıyla kaplı, ahşap bir çatısı vardı. Burada keyifli bir yemek yedik. Sosla marine edilmiş, küçük ama yerel bir balık, fırın patates, tulumori adlı meze ve adaya özgü bir şişe roze şarap. Şarap da işin içine girince maliyet haliyle arttı ama kesinlikle değer. Şarap dâhil 3 kişi için 50 Euro. Tulumori adaya özgü tuzlu ve kremalı bir peynire bal ve nane eklenmesiyle hazırlanmıştı. Başta zorlayıcı gelse de damağınız kısa sürede alışıyor. Menüde mevsimsel, farklı seçenekler de vardı. Roze şarap da başta fazla asitli ve keskin geldi. İçinde guava meyvesi de varmış. Adaya özgü bir meyve olduğunu okumuştum. Tropik bir meyve ama Lipsi’de yetişiyor mu emin olamadım. Yediklerimizde tuz oranı genel olarak fazlaydı ama gastronomik açıdan farklı bir mekân olmasını ve ortamını beğendim. İkram olarak ise portakal kabuklu yoğurt geldi. Yoğurt tek başına yavan olsa da tatlı portakalla birleşince güzel ve hafif bir tatlı ortaya çıkmış.
Next day we will leave the island in the afternoon. After we checked out the hotel, we strolled the church. We also wanted to see the small history museum but it was closed. We decided to go the venue that I have read positive comments about it located on the southern part of the island. We arrived in a short time by taxi. The venue called Dilaila located just behind Katsadia beach. Again a narrow sand strip and trees making shadow. A simple concrete pier has been made for boats on the one edge of the beach. The reefs were full of sea urchins. The water is shallow and colder than Platis Gialos. We directed to food joy. The restaurant is a place that emphasizing organic kitchen. It is extremely natural with its menu and atmosphere. It was a wooden roof, coated bamboo branches covering almost completely its wide garden. We had a joyful meal. Small, local fish marinated with sauce, baked potato, a meze called tulumori and a bottle of rose wine peculiar to island. The cost is 50 euro including wine for 3 person. Tulumori was made adding honey and mint to a salty and creamy cheese that is particular to island. It was compelling at first but later your mouth is getting used in a short time. There were also seasonal, different choices in the menu. Rose wine was too sharp and acidic at first. It is also consisted guava fruit. I have read that it is a fruit kind peculiar to the island. It is a tropical fruit but I am not sure it is grow in Lipsi or not. The salt level of the foods were generally high but I liked its difference in respect of gastronomy and atmosphere. Yoghurt with orange zest came as offering. The tasteless yoghurt combined with sweet orange a nice and light dessert has emerged.
Tabii her güzel şeyin bir sonu oluyor. Samos’a gidecek olan feribotumuzun kalkış saati geldiği için hemen limana döndük. Lipsi Feribot Lipsi’ye hoşça kal diyerek son ada durağımıza doğru yola çıktık. #KanGurular Erşen T.
Of course every nice thing is finish somehow. We returned to the port due to the departure time our ferry to Samos was closed. We departed to our last island stop by saying goodbye to Lipsi. #KanGurular
Adada yapılması gerekenler:
* Platis Gialos plajını mutlaka görün. Denizin bu tonu her zaman karşınıza çıkmaz.
* Tatlı veya kokteyl için Kairi Pastanesi'ne en az bir kez uğrayın. İşinin hakkını veren bir mekân.
* Bizim olmadı ama vaktiniz olursa Leros’a veya civar takımadalara günübirlik tur yapan teknelerden birine binin. Mesela Barbarossa adlı kırmızı teknenin ilanı sık karşımıza çıktı.
* Zaten sakin bir yer olduğu için yatıp uzanmak dışında bir seçeneğiniz yok.
* Denk gelirseniz şarap tadım turlarından birine katılın.
Do not come back without doing these:
* You definitely see the Platis Gialos beach. You cannot find the sea with this.
* Drop by the Kairi Bakery at least one time for dessert or cocktail. It is making the best of this job.
* If you have spare time, get on to the one of the tour boats going to Leros or near islands. For instance, we often saw the advertisement of the red boat called Barbarossa
* It is already a calm place. So, there is no choice except lie down.
* If you run into, join one of the wine tasting tours.