Kışın kendini göstermeye başladığı şu günlerde geçen ilkbaharda yaptığımız günübirlik aile boyu katıldığımız Balat semti turundan bahsetmek istedim. İstanbul sayısız keşif rotası barındıran bir şehir ve Balat bu rotalardan sadece biri. Umarım keyifle okur ve faydalanırsınız. İlkbaharda @gezittacom ile yaptığımız Fener Balat turumuza başlamadan önce henüz birkaç ay önce açılan Ayvansaray Konakları olarak bilinen binaların birinde bulunan bu Sedosh Cafe'de kahvaltıya geldik. Çok zengin olmasa da bizi doyuran bir kahvaltı yaptık. Dört çeşit reçel, bal, tereyağ, söğüş domates-salatalık, biberli lor, peynir tabağı, dört çeşit zeytin ve çay eşliğinde karnımızı doyurduk. Bir omlet veya yumurtanın eksikliğini hissettim. 35₺'lik fiyat, böyle bir kahvaltı için biraz yüksek. Kafe iki katlı ve nostaljik bir dekorasyonu var. İkinci kattaki minik balkonda Haliç manzarası eşliğinde oturabilirsiniz. Sedosh Cafe
We came to Sedosh Cafe where is located one of the buildings known as Ayvansaray Mansions have been opened only a few months ago before starting our Fener – Balat tour with @gezittacom. We had a not very rich but satisfactory breakfast. We ate four kinds of jam, honey, butter, fresh cucumber-tomato, curd cheese with pepper, cheese plate, four kinds of olive in company with tea. I felt the lackness of an omelette or egg. 35₺ price is a bit high for a breakfast like this. Cafe has two storied and a nostalgic atmosphere. You can sit in the tiny balcony on the second floor accompany with Golden Horn view.
Gezimizin ilk durağı Sedosh Cafe'nin hemen karşısında bulunan Özel Maraşlı Rum İlköğretim Okulu oldu. Balat Bölgesi 19. yüzyılda Rumların ve ortodoks diğer cemaatlerin yaşadığı bir yerdi. Zengin bir tüccar olan Grigoris Maraslis şanına yakışır ve mimari olarak Fener Rum Lisesi'ni gölgede bırakacak bir okul yaptırmak ister. 1900'de inşaat başlar ve 1901'de okul faaliyete geçer. Ancak Maraskis, yapının mimarisini beğenmeyince burslu öğrenci okutma fikrinden vazgeçer ve okulun geleceği tehlikeye girer. Ortada kalan öğrencilere Patrikhane sahip çıkar ve bir kilisenin gelirini buraya bağlar. Bu gelir de yetmeyince Pazar ayinleri esnasında yardım tepsileri dolaştırılır ve yapılan bağışlar ile okul günümüze dek gelir. Ön cephesindeki dört sütunu ile dikkat çekici bir mimarisi var. Şu ana binada bekçi ve ailesi dışında kalan yok ve öğrenci yokluğundan dolayı faaliyette değil.
The first stop of our trip became Private Maraşlı Greek Primary School located at the cross of the Sedosh cafe. In 19th century, Balat was an area where Greeks and other Orthodox societies living in. The rich tradesman, Grigoris Maraslis, wanted to make a school done which befits his dignity and more outshining than Fener Greek High school in respect of architectural. The construction has begun in 1900 and the school started to give service in 1901. But Maraslis did not like the architecture of the school and gave up his idea of educating scholars. So the future of the school was imperilled. The Patriarchate looked after the students and donated an income of a church. When even this income was inadequate donation trays were used during Sunday services and the school managed to reach today. It has an remarkable architecture with its four columns on the front facade. There is no resident in it except watchman and his family and out of service because of lacking students.
Türkiye'deki Ortodoks Rumların bağlı olduğu en büyük dini otorite olan kurumun resmi adı İstanbul Ekümenik Patrikhanesi. Aya yorgi Kilisesi'nin avlusunda bulunuyor. İstanbul'un fethi sonrasında Havariyun Kilisesi'nde faaliyet gösteren Patrikhane, kısa süre sonra Pammakaristos Manastırı'na (Fethiye Cami) taşınır. Şimdiki yerine 1602'de taşınır ve 1800'lü yılların başında bulunduğu bina şimdiki şeklini alır. 1821'de zamanın patriği II. Gregorius, Yunan isyanına destek verdiği gerekçesiyle Patrikhane'nin orta kapısında idam edilir. Bu olaydan sonra bu kapı kilitlenir ve hiç açılmaz. Şu anda içeri girmek isteyenler sol taraftaki kapıyı kullanıyorlar. Rum Ortodoks Patrikhanesi
The official name of the supreme religious authority institution where Orthodox Greeks depend on it in Turkey is Ecumenical Patriarchate of Constantinople. It is located in the yard of Aya Yorgi Church. The Patriarchate moved to Pammakaristos Monastery (Fethiye Mosque) after a short time the conquest of Istanbul. Until then it has been given service at Havariyun Church. In 1602, it has been moved to the last place and the building where it is located taken its final shape in the beginnings of 1800’s. Patriarch Gregorius II has been executed in the middle gate of the Patriarchate by the reason of supporting Greek mutiny. After this event, this door has been locked and never opened again. The people who want to enter in using the door on the left side.
Patrikhane sonrası Boğdan Voyvodası Dimitri Kantemir'in 22 yıl boyunca kaldığı İstanbul'da yaşadığı evlerden biri olan ve şimdi müze haline getirilen evini dışarıdan görüyoruz. Duvarda Kantemir'in hayatıyla ilgili bilgi veren bir levha asılı. Kantemir, 1673-1723 yılları arasında yaşamış. 1688'de geldiği İstanbul'da saray ile yakın bir hayat yaşamış. Babasının ardından Boğdan Voyvodası olarak atanmış ama Prut savaşı sırasında Rusya'nın tarafını tutunca ülkeden kaçmak zorunda kalmış. Osmanlı Tarihi adlı bir kitap yazmış. Yüzlerce Türk musiki parçasını nota sistemi sayesinde kayıt altına almayı başarmış. Böylece kültürel mirasımıza büyük katkı sağlamış. Dimitri Kantemir Müze Cafe
After Patriarchate we saw the house of Dimitri Kantemir from outside where he has lived one of the houses for 22 years in Istanbul. It has been converted to a museum now. There is a sign hang on the wall giving information about life of him. Kantemir has lived between 1673 -1723. He had a close life with the palace in Istanbul where he came in 1688. He was appointed as Moldovia Voivode after his father but he had to escape from the country when he supported Russia during Prut War. He wrote a book called Ottoman History. He managed to record hundred of traditional Turkish songs thanks to musical note system. So he has greatly contributed to our cultural heritage
Yokuş yukarı çıkmaya başlıyoruz. Yukarı çıktıkça görkemli bir yapının kuleleri belirmeya başlıyor. Yapımında Fransa'dan getirilen kırmızı renkli taşlar kullanıldığı için halk arasında kızıl okul olarak adlandırılan Fener Rum Erkek Lisesi binası bu. Bu geziye kadar çoğu kişi gibi ben de bu binayı Patrikhane sanıyordum. 1881'de aynı zamanda bu okuldan mezun olan Mimar Konstantin Dimadis tarafından yapılmış. Günümüzde karma eğitime devam eden okul, az sayıda (sadece 27 Rum öğrenci) ile eğitimine devam etmektedir. İstanbul Fener Özel Rum Lisesi
We started to climb upgrade. As we went towards up, the towers of a glorious building started to emerge. It is the building of Fener Greek Boy’s High School. It is known as “Red School” colloqually because of the using of red coloured stones were came from Marseille in its construction. I also supposed that this building is the Patriarchate until this trip like many person. It was built in 1881 by Architect Konstantin Dimadis who was graduated from this school at the same time. Now, it is a coed school and continued its education by only 27 Greek students.
Fener Rum Erkek Lisesi'nin yanında bulunan Kanlı Meryem veya Moğolların meryemi kilisenin hikayesi, İstanbul'u Latin işgalinden kurtaran VII. Mihail Paleologos'un kızı Maria'ya dayanıyor. Maria önce Carlos adlı fakir bir gence aşık olur ama babası bunu öğrenip sevgilisini öldürtür. Ardından Moğol Hakanı Hülagü ile evlendirmek ister. Maria daha yoldayken Hülagü de ölür. Maria bu kez Hülagü'nün oğluyla evlendirilir ancak kısa süre sonra o da ölünce dul kalır ve Bizans'a geri döner. Talihsiz kaderi nedeniyle kendini dine verir ve günümüzde Kanlı Meryem adıyla bilinen kiliseyi onartarak rahibe hayatı yaşamaya başlar. İstanbul'un fethi sırasında Fener civarındaki kanlı çatışmalar nedeniyle kanlar buradan oluk oluk Kilise'den Haliç'e doğru aktığı için Kanlı Kilise adını almıştır. En önemli özelliği İstanbul'un fethi sonrası camiye çevrilmemiş veya yeri değiştirilmemiş tek Ortodoks kilisesi olması. Maria'nın kocası olmadığıma sevindikten sonra yoluma devam ettim:) Kanlı Meryem Kilisesi
The story of the Bloody Mary or Mary of Mongols Church, located next to the high school, based on the daughter of VII Mihail Paleologos who save Istanbul from Latin invasion. Firstly, Maria felt in love a poor man called Carlos but his father learned that and was killed him. Then, he wanted to marry her with Hulagu, Mongolian Emperor. Yet Maria took the road to marry him, Hulagu also died. So, she married with his son but after a short time he was also died. She was widowed and returned to Byzantine. Due to her unlucky fate, she devoted herself to religion and started to a lead a life as a nun by fixing the Bloody Mary Church. It has taken this name because of the bloody skirmishes near Fener blood flew into Golden Horn in streams during the conquest of Istanbul. The most important feature of it; It is the only orthodox church not converted to mosque or not changed its place after the conquest.
19. yüzyılda Fener'de oturan Rum aileler pahalı olduğu için çocuklarını Pera'daki okullara gönderemezler. Doğan ihtiyaç üzerine patrik II.Yoakim bir okul yapımını başlatır ama ömrü yetmez. Yerine geçen Patrik III.Yoakim 1879-1882 döneminde okulu bitirir ve iki patriğin ortak eseri olan binaya Yoakim Rum Kız Lisesi adı verilir. Döneminin başarılı okullarından biri olan lise kısa sürede ün yapar. 1910'da 590'a kadar çıkan öğrenci sayısı 1988'de sıfırlanınca okul kapanır.
Kanlı Meryem Kilisesini ve Fener Rum Erkek Lisesi'ni geçtikten sonra karşımıza Mesnevihane çıkıyor. 1844'de Şeyh Mehmet Murat Efendi tarafından yapılan bina, derviş hücreleri, şadırvan, çeşme, mutfak ve selamlık dairesi de içermekteydi. 1925'ten itibaren tekkelerin kapatılmasıyla bazı kısımlarını kaybedip harap olmuş. 1968'de onarım gördükten sonra cami olarak hizmet vermeye devam etmiş. Ön avlusunda tavuklar, arka bahçesinde ise arı kovanları var. Kızıl Okul'un manzarası buradan bir başka güzel. Mesnevihane Cami
Greek families who were residents in Fener in 19th century not managed to send their children to the expensive schools in Pera. Patriarch, II.Yoakim made a school done but he died before seeing its end. The new patriarch, III.Yoakim finished the school between 1879-1882. As the common work of two patriarchs, this building took the name of Yoakim Greek Girl’s High School. This successful school has built a reputation in short time, in its age. Its number of student has reached till 590 in 1910. This number fell to zero in 1988 and the school was closed.
After we passed Bloody Mary Church and Fener Greek Boy’s High School Mesnevihane showed its face to us. It was built by Sheik Mehmet Murat Efendi in 1844. That building was also consisted dervish rooms, sadırvan, fountain, kitchen and selamlık section. By the reason of closing dervish lodges in 1925, it was ruined and lost some parts of it. It was started to service in 1968 as mosque after it was repaired. It has chickens in its front yard; and hives in its back garden. The view of the Red School is also nice from here.
Gezimiz sırasında kısa bir kahve molası vermek için Fida Cafe adlı mekana uğradık. Pek çok kafenin bulunduğu bir bölgede köşebaşında bulunuyor. Şirin bir havası var. Lavabo için yine onlara ait olan sokağın diğer tarafındaki mekanı kullanmanız gerek. Kahve yanında kendilerinin yaptıkları kurabiye çeşitlerinden ikram ediyorlar. Fida Cafe
During our trip we dropped by a venue called Fida Cafe for a short coffee break. It was located on the corner in a region which has so many coffees. It has a cute atmosphere. You should visit another venue located cross the street which is also belongs them for WC. They offer cookies made by them as siding for coffee.
Molanın ardından turumuza devam ediyoruz. İlk durağımız Balat'ın en renkli sokağı olan ve fotoğrafik açıdan sık sık karşımıza çıkan Merdivenli Yokuş adlı sokak oluyor. İki tarafında geniş basamaklı merdivenlerin olduğu sokak Arnavut kaldırımlı. Sokağın sol yanında rengarenk boyanmış cumbalı evler var. UNESCO projesi kapsamında yenilenmiş. Eski İstanbul havasını başarıyla devam ettiren bir yer. Burayı fotoğraf çekmeden geçmeyin. Merdivenli Yokuşu
We continued to our tour after the break. Our first stop was the most colourful street of Balat called slope with stairs. You can often see it in respect of photography. There are stairs with wide steps on both sides of the cobblestone street. There are colourful painted houses with oriels on left side of it. They were renewed within UNESCO project. It is place that maintaining successfully the old Istanbul atmosphere. Do not neglect to take photos of here.
Normalde dua etmek dışında ziyaretçi kabul etmeyen, Metroloji Kilisesi adlı çok eski bir kiliseye uğruyoruz. Bekçi biraz grubumuzu süzdükten sonra içeri alıyor bizi. Kilise yapım tarihi tam olarak belli değil ama Ayasofya ile yaşıtmış. Yaklaşık 1500 yıllık yani. Bahçesinde 1500 yıllık iki çınar ağacı var. İsmini bu ağaçlara bakarak yapılan hava tahminlerinden alıyor. Bahçe kısmı Anıtlar Kurulu'ndan gerekli onarım kararı çıkmadığı için çok bakımsız. Ağaçlar da öyle. İlaçlama bile yapılmamış. Bekçi bize buranın tarihçesini, özelliklerini anlatıyor. Bahçesinde dev zeytinyağı küpleri var. Fotoğraf çekmek yasak. Bekçi, defalarca bizi uyarıyor. Kilisenin sadece ön kısmına girebildik. Önemli Ortodoks patriklerinin portreleri asılı. Mum dikmek konusunda bilgi verdi. Mum insanın bir tasviri aslında. İlk yandığında parlak bir ateşi olan mum, bitime yaklaştıkça ışığı sönükleşir. Aya Yorgi efsanesi hakkında da bekçiden bilgi aldıktan sonra gönlümüzden kopan miktarda bağış yapıp tura devam ettik. Metroloji Kilisesi
We dropped by very old church called meteorology. Normally, it does not accept any visitors except prayers. Warden looked up and down our group then accepted to our visit. The exact construction date of the church is not obvious but equal with Hagia Sophia. So, it is almost 1500 years age. There are two plane trees 1500-year in the garden of it. It is named after weather forecasts by looking these trees. The garden section is too neglected. Because, required permission has not been given by Council of Monuments for maintenance. Trees are also so. There has even no applied pesticide for them. The warden talked about the history of here and features. There were huge olive oil cubes in the garden. Taking photo is prohibited. We warned by him for several times. We only entered the front part of the church. Portraits of important orthodox patriarchs were hanged on the wall. He gave information about sticking candle. Actually, candle is representing of human. It has a shiny fire when it is burned firstly; But its fire become dim towards its end. After he also gave information about Aya Yorgi legend, we donated as we wish and continued the tour.
Bu kilisenin ardından Cumbalı Kahve'nin karşısında kapısı bulunan Ahrida Sinagogu'nu gördük. Burası İstanbul'un en eski sinagogu özelliğini taşıyor ve yapım zamanı 15. yüzyılın sonlarına rastlıyor. Teva denilen dua kürsüsü geminin pruvası şeklinde yapılmış. Bununla ilgili iki rivayet var. İlki Nuh'un gemisini sembolize ettiği diğeri ise İspanya'dan sürgün edilen ve deniz yoluyla Osmanlıya sığınan Sefaradların anısına böyle yapıldığı. Özel izinle girilebilen bir yer olduğundan içine kadar girmeden devam ediyoruz. Ahrida Sinagogu
After this church we saw Ahrida Synagogue located the in the face of the Cumbalı Kahve. Here is the oldest synagogue in Istanbul. It has been built at the end of 15th century. Its prayer desk called “teva” is built in the shape of a ship fore. There are two stories about that. According the first version it symbolizes the ship of Noah. The other one is related with sephardics who exiled from Spain and took refuge Ottoman Empire by seaway. It was made by this shape for the memory of them. You can only visit here by special permission. So we continued our way without visiting it.
Bir sonraki durağımız Surp Hreşdagabet Ermeni kilisesi oluyor. 1635'te yapılan kilise, ortodoks kiliselerinin aksine oldukça sade bir dekorasyona sahip. Pembe renkli duvarlar oldukça iç açıcı. İki azizin kemiklerinin konduğu bodrum katındaki ayazma ilgi çekici. Balat yangınında kül olan kilise şimdiki haliyle 1835'te yapılmış. Surp Hreşdagabet Kilisesi
Our next stop became Surp Hresdagabet Armenian Church. It was built in 1635 and has a very plain decoration contrast to orthodox churches. Pink coloured walls are so pleasant. The ayazma (holy spring) located in the basement and put the bones of two saints is interesting. It was burned totally in Balat Fire and rebuild in 1835 as is.
Gezimizin sonuna yaklaşırken sahil yoluna çıkıyoruz. Balat'ın sahil kesiminde iki caddenin arasındaki yeşil bantta bulunan manastır, Mısırdaki Sina Dağı'nda bulunan Azize Katherina Manastır'ına bağlıdır. Yapım tarihi 14.yy dönemine dek uzanmaktadır. Hz. Muhammed'in bu manastırına verdiği dokunulmazlık belgesi (emanname) tarihi açıdan önemli bir belgedir. Tur-i sina manastırı Yavuz Sultan Selim döneminde yaptırılmış. Günümüze dek defalarca onarım görmüş. Giriş kapısının üstünde emannameyi temsil eden Hz. Muhammed'e ait sembolik bir el tasviri varmış. Şu anda kaderine terk edilmiş durumda.
We arrived to coast road towards the end of our trip. The monastery, located on the green belt between two streets, is tied to St. Catherine Monastery in Mt. Sinai, Egypt. Its construction date is about 14th century. The privilege document (emanname) given by prophet Mohammed is an important document historically. Tur-i Sina Monastery was built in the reign of I.Selim and has been repaired several times until today. There is a hand trace of prophet Mohammed symbolize the emanname in top of the entrance gate.
Haliç kıyısında neo gotik mimarisiyle dikkat çeken demirden bir kilise vardır. Mimarisiyle dikkat çeken bu yapıyı gelip geçerken mutlaka görmüş olmalısınız. Sveti Stefan Bulgar Kilisesi'nin yapılış hikayesi ortodoks oldukları halde Fener Rum Patrikhanesine bağlı kalmak istemeyip, bağımsız bir kilise kurmak isteyen Bulgar azınlığın gayretine dayanmaktadır. Padişahtan ayrı bir kilise izni alan Bulgarlar, 1850'de Haliç kıyısında ahşaptan küçük bir kilise inşa ederler. Gelişmeler karşısında patrikhane tarafından aforoz edilirler. Bu durumda daha büyük bir kilise inşası için 1872'de ihale açarlar. Viyana'da prefabrike şeklinde imal edilen parçalar deneme amaçlı fabrika bahçesinde monte edilir. Tuna Nehri ve Karadeniz üzerinden getirilen parçalar, 1898 de bir araya getirilir ve Kilise açılır. Şu anda dünyada demirden yapılmış ve hala ayakta olan tek kilise. Turun son anlarına doğru epey yorgun olduğumuz ve kilise restorasyon sürecinde olduğundan uzaktan bakmakla yetinip turumuza son verdik.
There is a iron church on the Golden Horn coast remarkable with its neo gothic architecture. The construction story of Sveti Stefan Bulgarian Church is based on the efforts of Bulgarian minority who did not tied to Fener Greek Patriarchate although they are also orthodox and want to set up a independent church. Bulgarians managed to take permission from Sultan and built a small wooden church on the coast of Golden Horn in 1850. The Patriarchate excommunicate them because of this. They invited bids in 1872 for the construction of a bigger church. The parts of it were made prefabricate way in Vienna and assemble tentatively in the garden of factory. These parts move by the Danube River and Black Sea and assembled. The church opened in 1898. It is the unique iron and still durable church in the world.
Balat, kendine has dokusu ve farklı dinlere ait ibadethaneleri barındıran yapısıyla İstanbul'un en özgün semtlerinden biri. Burayı sadece bir günde keşfetmek imkansız. Özellikle bahar ayları daha uzun süren gündüz süreleri ve ılık havadan ötürü yürüyüş açısından daha elverişli. Umarız bu yazı size daha farklı keşiflerde bulunmak için ilham verir ve siz de gezi deneyimlerinizi bizimle paylaşırsınız. #KanGurular Erşen T.
Balat is one of the most genuine neighbourhoods of Istanbul with its specific texture and different sanctuaries. It is impossible to discover here only one day. Especially spring months are more convenient in respect of walking due to the outlasting day times and warm weather. We hope that this article inspire you to different discovers and share your experiences with us. #KanGurular